Ana içeriğe atla

MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM !

MUTLAKA OKUMANIZI TAVSİYE EDERİM ! 

Osman Efendi bir sabah müthiş bir baş ağrısıyla uyanır.
İlaç alır, geçmez. Bir iki gün bekler, ağrı devam eder. 
Doktor çağrılır. Doktor muayene eder,ağrı kesiciler verir, gider. Lakin Osman Efendinin başağrısı artarak sürer.
Üstüne üstlük baş ağrısı yanı sıra gözleri de yaşarmaya başlar.
Başka doktorlar çağrılır…Osman Efendi Uşak’ın ileri gelenlerindendir, ağrıyı kesene servet vaat eder.

Doktorların hiçbiri ağrıyı durduramadığı gibi sebebini de bulamaz. Ev halkı birbirine karışır,baş ağrısından geceleri uyuyamayan Osman Efendiyi İstanbul’a götürmeye karar verirler.

İstanbul’da en iyi doktorlar seferber olur.
Röntgenler, beyin tomografileri çekilir, testler yapılır…
Görünüşe bakılırsa Osman Efendi turp gibidir.
Oysa dayanması gittikçe zorlaşan baş ağrısı ve
gözyaşları hayatı çekilmez hale getirmiştir.
Ağrı kesici iğnelerle zor ayakta duran
Osman Efendi bu defa da apar topar yurtdışına götürülür.
O devirde Amerika değil İsviçre moda, Zürih’e gidilir.
Haftalarca hastanede kalınır,
onlarca profesör konsültasyon yapar, testler tekrarlanır.


Sonuç olarak:
Osman Efendiye teşhis konulamaz.
Artık yerinden kalkamayan
Osman Efendiye ağrı kesici iğneler verilir,
ülkesine dönüp “dinlenmesi”,
daha doğrusu son günlerini evinde geçirmesi tavsiye edilir.

Osman Efendi bitkin, aile perişan. “Kader”denilir, Uşak’a dönülür.
Osman Efendi yayla evinde bir odaya yatırılır ve ağrı kesici iğnelerle ölümü beklemeye başlar.
Bir gün, hastanın keyfi gelsin diye,
Osman Efendinin eski berberi “Berber Mehmet” çağrılır.
Berber yataktan kalkamayan Osman Efendiyi tıraş ederken,
adamcağız derdini anlatır ve ölümü beklediğini söyler.
Berber Mehmet bir an düşünür. “Beyim?” der,
“Sakın sizin burnunuzda kıl dönmüş olmasın”
Bir bakar, “Hah işte der.“Kıl dönmüş.”
Osman Efendinin şaşkın bakışlarına aldırmaksızın
çantasından cımbızı kaptığı gibi kılı çeker.
Ev halkı Osman Efendinin köyü ayağa kaldıran
çığlığıyla odaya koşar.
Berber Mehmet, Osman Efendinin elinden zor alınır ve
cımbızın ucunda tuttuğu yirmi santimlik kılla kapı dışarı edilir.
Osman Efendinin kanayan burnuna pansumanlar yapılır,
kolonyalar koklatılır ve yaşlı adam tekrar yatağına yatırılır.

Ertesi sabah Osman Efendi aylardır ilk defa rahat bir
uykudan uyanır. Gözlerinin yaşarması geçmiştir.
Baş ağrısından ise eser kalmamıştır.
Dönen kılın sinire yürüyüp gittikçe uzayarak dayanılmaz
ıstıraplara yol açtığını doktorlar ancak o zaman keşfeder.
Çözümün bu kadar basit olabileceği kimsenin aklına gelmemiştir.
Sapasağlam ayağa kalkan Osman Efendi, Berber Mehmet’i çağırtır ve ona bir servet bağışlar.

BURNUNDAN KIL ALDIRTMAYANLARIN
BAŞI ÇOK AĞRIYABİLİR .


OKUDUYSAN BEĞEN BAŞKLARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞ !

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir gün Menzile bir hasta getirdiler. Seyda Hz. (k.s.) lerinin evini sordular,

* Bir gün Menzile bir hasta getirdiler. Seyda Hz. (k.s.) lerinin evini sordular, bende camiye gelir oraya götürün dedim. Oldukça halsiz, adeta cansiz bir kişiyi arabadan çikarip camiye götürdüler ve yatirdilar. Seyda Hz.leri (k.s.) geldi, namazini eda ettikten sonra hastanin yanina yaklaşti. Dua okuduktan sonra elini hastanin başina koydu ve ayagina kadar gezdirdi, hasta sahiblerine döndü: " Allah  şifa versin, saglik Allah'tandir, hastalikta. Biz dua ettik, gerisi Allahu Tea-la'nin bilecegi iştir. Bizim elimizde birşey yoktur." diye buyurdu. Bunun üzerine sahibleri hastalarini alarak hiçbir şey demeden ve teybe de almadan gittiler. Ben de içimden kızdım, niçin böyle inançsız kişileri yolluyorlar. Mübareği rahatsız ediyorlar dedim. Bu olaydan 2-3 gün sonra şöyle bir rüya gördüm: Camideyim ayni hasta yatiyor, fakat çenesi aşagi dogru hareket etti, kulagi uzadi ve büyüdü garip bir şekil aldi. Gavs hazretleri de ayakta kibleye karşi duruyordu. Birden Şeyda hazretleri...

Atatürk´ün Şeyh Muhammed Diyaddin KS Hazretlerine gönderdiği Teşekkür Mektubu

Atatürk´ün Şeyh Muhammed Diyaddin KS Hazretlerine  gönderdiği Teşekkür Mektubu Be Makâm-ı Daru’l-Hilâfeti’l-Aliyye Atatürk‘in Şeyh Muhammed Diyauddin Efendi’ye Gönderdiği Mektubun Sûreti: VESİKA 52 13 Ağustos 1335 (1919) Norşinli Meşâyih-i İzâmdan Şeyh Diyauddin Efendi Hazretlerine Fazîletlu Efendim, Zât-ı fâdılânelerinizin Harb-ı Umûmî’nin imtidâdınca Osmanlı Ordusuna îfâ eylemiş olduğunuz hidemât-ı bergüzîdelerine ve makâm-ı muallâ-yı Hilâfet ve Saltanata göstermiş olduğunuz ravâbıt-ı kalbiyelerine yakından muttali’ bulunuyorum. Bu sebeple zât-ı âlinize kalben pek büyük hürmetim vardır. Bugün makâm-ı Hilâfetin, Saltanât-ı Osmâniye’nin ve vatan-ı mukaddesimizin düşmanlarımız tarafından nasıl rencide edilmekte ve vilâyât-ı şarkiyemizin Ermeniler’e hediye edilmesinde ısrar olunmakta olduğu ma’lûm-ı ârifâneleridir. Millete istinad etmeyen İstanbul’daki hükümet-i merkeziye bütün bu düşman taaddileri karşısında âciz ve nâçîz kalarak hukûk-ı millet ve memleketi müdafaa edememekte ol...

Menzil'deki Merkad-ı Şerif'in girişinde, üst kısımda bulunan Lafza-i Celâl

Menzil'deki Merkad-ı  Şerif'in girişinde, üst  kısımda bulunan Lafza-i  Celâl ve Lafza-i Nebî...  İkisi arasında bulunan ise  mübarek Hacerü'l Esved  taşından bir parça...