Ana içeriğe atla

Hakkımızda

Semerkand TV
  
 
Semerkand Televizyonu olarak 29 Mayıs 2010 tarihinde yayın hayatımıza başlayarak siz değerli izleyicilerimizin karşısına çıktık. Amacımız huzurla ve keyifle izleyebileceğiniz bir kanal olmaktı. Bunun için “Gönüller Yapmaya Geldik” dedik. Gözden ırak olan gönülden de ırak olmasın diye gönlünüze layık şeyleri gözlerinizin önüne getirmeye azmettik.

Dinî ve tasavvufî bir kanalız. Değerlerimiz ışığında yayın yapıyoruz. Bütün yayınlarımızı büyük bir hassasiyetle alanında uzman hocalarımızın rehberliğinde gerçekleştiriyoruz. Ehl-i sünnet ve’l-cemaat geleneğine aykırı hiçbir şeyi ekrana getirmemek en öncelikli prensibimiz. Ancak bu sadece dini yayınlar yapacağımız anlamına gelmiyor. Dini, kültürel, aktüel… Vb bütün programlarımızı müslümana yakışır şekilde yapacağımız anlamına geliyor.

Değerlerimize bağlı olmayan insanların kurduğu, geliştirdiği ve bugünlere getirdiği televizyonculuğun değerlerimize yabancı olduğunun farkındayız. Ancak değerlerimize bağlı kalınarak kaliteli ve izlenir bir televizyonculuk yapılamayacağı düşüncesini kabul etmiyoruz. Bunun için Türkiye’nin HD altyapılı ilk televizyon kanalıyız. Bunun için programlarımızın neredeyse tamamını kendimiz üretiyoruz. Bunun için hiç denenmemiş şeyler deniyoruz.

Dini programların temelinde vaaz, sohbet ve menkıbe geleneğimiz var. Çünkü dinin topluma aktarılması televizyonla başlamış bir şey değil. Atalarımız dini insanlara en doğru ve en etkili şekilde aktarmak için büyük çabalar sarf etmiş ve bize eşsiz bir miras bırakmışlar. Biz de bu mirası sahiplenmekle birlikte yeni dini program formatları geliştiriyoruz. Müslümanların sözü birdir. Zamanlar, mekânlar ve şartlar sadece söyleniş şeklini değiştirir. Bu yüzden bugün, o hiç değişmeyen sözleri televizyonculuğun bütün imkânlarından yararlanarak söylemenin yollarını arıyoruz.

Kültür, aktüalite, kadın, çocuk, aile, haber, ekonomi, tarih, spor… Vb başlıkları da televizyonculuk anlayışımızın içinde kalıyor. Hatta dinimizin hayatın belirli bir alanına ait olmadığını, her anı kuşattığını anımsatmak için bu programların özel bir ehemmiyete sahip olduğunu düşünüyoruz. Dini kanalların bu tür programların niteliğini ve niceliğini artırması halinde değerlerinden giderek uzaklaşacağı düşüncesini de reddediyoruz. Bu düşünce sekülerizmin bir izdüşümüdür. Günümüzdeki salih müslümanları tanıyanlar İslâm’ın her şart altında insana yakışan tek hayat şekli olduğunu bilirler. Her şeyin olduğu gibi televizyonun da en güzel hali değerlerimize uyan halidir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir gün Menzile bir hasta getirdiler. Seyda Hz. (k.s.) lerinin evini sordular,

* Bir gün Menzile bir hasta getirdiler. Seyda Hz. (k.s.) lerinin evini sordular, bende camiye gelir oraya götürün dedim. Oldukça halsiz, adeta cansiz bir kişiyi arabadan çikarip camiye götürdüler ve yatirdilar. Seyda Hz.leri (k.s.) geldi, namazini eda ettikten sonra hastanin yanina yaklaşti. Dua okuduktan sonra elini hastanin başina koydu ve ayagina kadar gezdirdi, hasta sahiblerine döndü: " Allah  şifa versin, saglik Allah'tandir, hastalikta. Biz dua ettik, gerisi Allahu Tea-la'nin bilecegi iştir. Bizim elimizde birşey yoktur." diye buyurdu. Bunun üzerine sahibleri hastalarini alarak hiçbir şey demeden ve teybe de almadan gittiler. Ben de içimden kızdım, niçin böyle inançsız kişileri yolluyorlar. Mübareği rahatsız ediyorlar dedim. Bu olaydan 2-3 gün sonra şöyle bir rüya gördüm: Camideyim ayni hasta yatiyor, fakat çenesi aşagi dogru hareket etti, kulagi uzadi ve büyüdü garip bir şekil aldi. Gavs hazretleri de ayakta kibleye karşi duruyordu. Birden Şeyda hazretleri...

Atatürk´ün Şeyh Muhammed Diyaddin KS Hazretlerine gönderdiği Teşekkür Mektubu

Atatürk´ün Şeyh Muhammed Diyaddin KS Hazretlerine  gönderdiği Teşekkür Mektubu Be Makâm-ı Daru’l-Hilâfeti’l-Aliyye Atatürk‘in Şeyh Muhammed Diyauddin Efendi’ye Gönderdiği Mektubun Sûreti: VESİKA 52 13 Ağustos 1335 (1919) Norşinli Meşâyih-i İzâmdan Şeyh Diyauddin Efendi Hazretlerine Fazîletlu Efendim, Zât-ı fâdılânelerinizin Harb-ı Umûmî’nin imtidâdınca Osmanlı Ordusuna îfâ eylemiş olduğunuz hidemât-ı bergüzîdelerine ve makâm-ı muallâ-yı Hilâfet ve Saltanata göstermiş olduğunuz ravâbıt-ı kalbiyelerine yakından muttali’ bulunuyorum. Bu sebeple zât-ı âlinize kalben pek büyük hürmetim vardır. Bugün makâm-ı Hilâfetin, Saltanât-ı Osmâniye’nin ve vatan-ı mukaddesimizin düşmanlarımız tarafından nasıl rencide edilmekte ve vilâyât-ı şarkiyemizin Ermeniler’e hediye edilmesinde ısrar olunmakta olduğu ma’lûm-ı ârifâneleridir. Millete istinad etmeyen İstanbul’daki hükümet-i merkeziye bütün bu düşman taaddileri karşısında âciz ve nâçîz kalarak hukûk-ı millet ve memleketi müdafaa edememekte ol...

Menzil'deki Merkad-ı Şerif'in girişinde, üst kısımda bulunan Lafza-i Celâl

Menzil'deki Merkad-ı  Şerif'in girişinde, üst  kısımda bulunan Lafza-i  Celâl ve Lafza-i Nebî...  İkisi arasında bulunan ise  mübarek Hacerü'l Esved  taşından bir parça...