SADAT'LARIN MALI EKSİLMEZ..
Vakıf hizmetinde görevli sofiler Gavs-ı Sâni Hazretleri'ni (Kuddise sırruhû) ziyarete gitmişlerdi. Gavs-ı Sâni Hazretleri (Kuddise sırruhû) gelen bu heyete, muhterem babaları Gavs Seyyid Abdülhakim Hazretleri'nin (Kuddise sırruhû) zamanındayken yaşadığı bir hatırayı şöyle anlattı:
“Bir gün köye bir otobüs dolusu insan geldi. O zamana göre bu çok büyük bir kalabalıktı bizim için. Bu gün 100 otobüs insan ne ise o gün için de kırk-elli kişi aynıydı. Gavsımız (kuddise sırruhû) beni çay yapmaya gönderdi. Fakat içimden:
‘Bu kadar insana yetecek erzakı nereden, nasıl bulayım da çay yapayım?’ diye düşünerek yerimden kalktım. Zira ne çayımız vardı o kalabalığa yetecek ne de çaydanlığımız.
Kazana su koydum. Ufak bir çaydanlığımız vardı, ona da çay koyar, çayı demlerim, diye düşündüm. O vakitler tüp de olmadığı için ateş yakmak gerekiyordu. Çalı çırpı toplamaya gittim. Döndüğümde baktım ki kazanın altı yanıyor, su kaynamış, çay da demlenmiş. İçimden ‘Allah Allah… kim demledi bu çayı?’ diye geçirirken orada bulunanlara :
‘Niye demliyorsunuz? Emir bize idi!’ diyerek kızdım. Onlar da:
‘Biz demlemedik, sadece kazanın ateşini yaktık’ dediler.
Hiç olmazsa çaydanlığı karıştırayım da demi otursun niyetiyle kapağını kaldırdığımda baktım ki çay demlenmiş, üstelik rengi de tadı da bambaşkaydı. Ömrümde böyle bir çay içmedim. Fakat dikkat ettim içinde çöp yoktu, sanki süzülmüş gibiydi.”
Yine Gavs Hazretleri'nin (Kuddise sırruhû) zamanındaydı. Dokuz-on yaşlarındaydım. Ziyarete gelenler için kilerden tenekeyle buğday alıyorduk. O gün yirmi beş-elli teneke kadar buğday almıştık. Fakat kilerdeki buğdayın hiç eksilmediğini aksine arttığını, çoğaldığını farkettik. Hayretler içinde kaldık. Hemen Gavs Hazretleri'nin (Kuddise sırruhû) yanına koşup:
“Kurban, biz kilerden o kadar buğday aldık ancak azalacağına çoğaldı” dedik. Gavs Hazretleri (Kuddise sırruhû) gülerek:
“Siz bir eksiltiyordunuz, sâdâtlar iki ekliyordu. Birini Şah-ı Hazne (kuddise sırruhû) koyuyordu, diğerini de Hazret.” buyurdular.
Yorumlar